Oturum Aç

Kaydol

Hesap oluşturduktan sonra ödeme durumunuzu ve onayı takip edebileceksiniz.
Kullanıcı adı*
Şifre*
Şifreyi Onayla*
Ad*
Soyad*
E-posta*
Telefon*
İletişim Adresi
Ülke*
Occupation*
*Hesap oluşturmak, Hizmet Şartlarımızı ve Gizlilik Bildirimimizi kabul ettiğiniz anlamına gelir.
Bir sonraki adıma geçmeden önce lütfen tüm hüküm ve koşulları kabul edin

Zaten üyemisiniz?

Oturum Aç

Oturum Aç

Kaydol

Hesap oluşturduktan sonra ödeme durumunuzu ve onayı takip edebileceksiniz.
Kullanıcı adı*
Şifre*
Şifreyi Onayla*
Ad*
Soyad*
E-posta*
Telefon*
İletişim Adresi
Ülke*
Occupation*
*Hesap oluşturmak, Hizmet Şartlarımızı ve Gizlilik Bildirimimizi kabul ettiğiniz anlamına gelir.
Bir sonraki adıma geçmeden önce lütfen tüm hüküm ve koşulları kabul edin

Zaten üyemisiniz?

Oturum Aç

Dünyanın en tatmin eden işi nedir?

Bu yazı psikolog ve sosyal kuramcı olan Dr. Barry Schwartz’ın “What’s the most satisfying job in the world? You’d be surprised” bir alıntıdır.

Macera dolu zevkli hayatlar yaşamak yerine neden her sabah sürünerek yataktan kalkıyor ve işe gidiyoruz?

Neden çalışıyoruz?  

Ne saçma bir soru. Çalışıyoruz çünkü geçimimizi sağlamak zorundayız. Ama hepsi bu kadar mı?

Tabii ki hepsi bu kadar değil. İşlerinden tatmin olan insanlara yaptıkları işi neden yaptıkları sorulduğunda paradan pek bahsetmiyorlar. Onlar için işin kendisi tatmin edici. Kendilerini otonom, takdir yetkisine sahip olarak görüyor, bunu da bir ustalık, uzmanlık düzeyine ulaşmak için kullandıklarını ifade ediyorlar. Hem iş, hem de yaşama dair yeni şeyler öğrendiklerini, yaptıklarında bir anlam bulduklarını, ürettiklerinde bir fark yaratıp katkı sağladıklarını ifade ediyorlar.

 Ancak, neden dünyadaki insanların ezici çoğunluğu için iş bu böyle bir şey değil?

Washington, D.C. merkezli anket kuruluşu Gallup tarafından 2013’te yayımlanan devasa bir rapora göre, çalışanların yalnızca yüzde 13’ü işleriyle meşgul olduklarını düşünüyor. Yıllar içinde pek de büyük bir değişiklik olmadığı aşağıdaki 23 Mart 2021 tarihli Gallup araştırmasında açıkça gözükmektedir.

Bundan rutin, ücretli, can sıkıcı işlerin verimli bir üretkenlik için ödememiz gereken bedel olduğunu sonucunu çıkarabilirsiniz, kısaca daha dolgun bir banka hesabının bedeli olan boş kalan ruhumuz. Ya da sadece seçilmiş birkaç kişinin işlerinde anlam ve bağlılık aradığını düşünebilirsiniz. Her kes gibi “Profesyoneller” için de mesele (sadece) parayla ilgili değil.

Nasıl oluyor da gezegendeki insanların çoğunluğu olarak bu monoton, anlamsız, can sıkıcı işleri yapıyor, bu saçmalığa katlanıyoruz?

Neden kapitalizm, işin insan ruhuna iyi gelen, maddi olmayan kalitelerini ortadan kaldırma pahasına mal ve hizmetleri sağlayacak şekilde evrildi?

Fabrikalarda, çağrı merkezlerinde, depolarda olsun, bu tür işleri yapanlar sadece ücret karşılığında yapıyorlar. Ama neden?

Nedeni; Paradigma Teknolojisi

Bilim, yeni gelişmeler, ürünlerin yanı sıra, bir dünya görüşünü de ortaya koyar. Özellikle, sosyal bilimlerle ortaya konan görüşler aynı zamanda kendimizi, yaşamı nasıl algılayacağımızı, anlamlandıracağımızı belirler. Buna “Paradigma Teknolojisi” diyelim. Örneğin; yoksulluğunuzun sebebini Allah’ın takdiri olarak düşünüyorsanız, o zaman bolca dua edersiniz; yoksulluğunuzun sebebini kendi yetersizliğiniz olarak görüyorsanız, bu durumda umutsuzluğa kapılırsınız.

Yoksulluğa vereceğimiz tepki istifa mı yoksa devrim mi? Cevap, yoksulluğunuzun kaynağını nasıl anlamlandırdığımıza ilgili olduğudur.

İnsan olarak bizi yönlendirmede düşünce ve fikirlerin, yani “Paradigma teknolojisinin” oynadığı rol bu kadar derindir.

Bu nedenle, “Paradigma Teknolojisi” en önemli teknolojidir.  Kötü olan bir teknoloji kısa bir süre içinde ortadan kaldırılabilir ama bu “Paradigma Teknolojisi” için bu geçerli değildir. Zira, “Paradigma Teknolojisi” bu düşüncelere uygun kurumlar ve yaşam biçimleri yaratmıştır. Sanayi devriminin yarattığı fabrikaları kolayca yok edemediğimiz gibi.

Adam Smith, insanların doğaları gereği tembel olduklarını ve onları sopa ve havuç ile motive etmedikçe hiçbir şey yapmayacakları anlayışını ortaya koymuş. Kısaca, fabrika sistemi, insan doğasının yanlış bir yorumu üzerine dayanmaktadır.

Sonuç olarak, insanı merkeze alan bir yaklaşıma, insanın insanlığı nedir? İnsanın en temel motivasyon kaynağı nedir? sorularına cevap aramaya ihtiyaç duyduğumuzdur. Hem de global ölçekte. Kısaca iş yaşamında, felsefeye acil ihtiyacımız var.

Leave a Reply

Resize text-+=