Oturum Aç

Kaydol

Hesap oluşturduktan sonra ödeme durumunuzu ve onayı takip edebileceksiniz.
Kullanıcı adı*
Şifre*
Şifreyi Onayla*
Ad*
Soyad*
E-posta*
Telefon*
İletişim Adresi
Ülke*
Occupation*
*Hesap oluşturmak, Hizmet Şartlarımızı ve Gizlilik Bildirimimizi kabul ettiğiniz anlamına gelir.
Bir sonraki adıma geçmeden önce lütfen tüm hüküm ve koşulları kabul edin

Zaten üyemisiniz?

Oturum Aç

Oturum Aç

Kaydol

Hesap oluşturduktan sonra ödeme durumunuzu ve onayı takip edebileceksiniz.
Kullanıcı adı*
Şifre*
Şifreyi Onayla*
Ad*
Soyad*
E-posta*
Telefon*
İletişim Adresi
Ülke*
Occupation*
*Hesap oluşturmak, Hizmet Şartlarımızı ve Gizlilik Bildirimimizi kabul ettiğiniz anlamına gelir.
Bir sonraki adıma geçmeden önce lütfen tüm hüküm ve koşulları kabul edin

Zaten üyemisiniz?

Oturum Aç

Logoterapi tekniği olarak “Paradoksal Niyet”

Aşağıda yer alan yazı Elizabeth Lukas’ın muhteşem makalesi “The Birthmarks of Paradoxical Intention” bir özetidir.

“Paradoksal Niyet” yönteminin Logoterapi kavramlarıyla bir ilgisi olup olmadığı hep sorulmuştur. Logoterapi uyguladığım on iki yıl boyunca, diğer psikoterapi ekolleri tarafından çeşitli adlar altında sıklıkla benimsenmesine rağmen, Paradoksal Niyet yöntemi Logoterapi ilke ve nitelikleri üzerine oturmaktadır. Buna “Paradoksal Niyet’in DNA’sı” diyelim.

Davranışçı yönelimli terapistler hastalarının semptomlarını azaltmak amacıyla Paradoksal Niyet’e benzer belirli paradokslar kullanırlar. Ancak, uyguladıkları yöntemler Logoterapi prensiplerinden bağımsızdır, bundan dolayı etkileri Paradoksal Niyet yöntemi etkilerinden farklılık gösterir.

Paradoksal Niyet yöntemi ile Logoterapi’nin vurgusu olan insanın insanlığı ilkeleri arasındaki bağlantıyı net bir biçimde ortaya koyarak bu aracın gelecekteki uygulayıcılarını da şimdiden aydınlatmayı amaçlıyorum.  

Tutum Değişikliği

Paradoksal Niyet yönteminin DNA özelliklerinden birisi “değişim” olgusudur. Logoterapi “hızlı değişim sanatçısı” olarak nitelendirebiliriz, zira, saçma olandan bir anlam keşfini, diğer bir ifadeyle, görünüşte anlamsız olaylardan bir değerin belirginleşmesini tekrar tekrar başarmıştır. Danışanlarında gerçekleşen hızlı değişimi Logo-terapist deyim yerindeyse, bir numara çekerek değil, tam tersine Logoterapi’nin ortaya koyduğu insanın insanlığı bilgisinin danışan tarafından deneyimlenmesi yoluyla gerçekleşir.

Paradoksal Niyet yöntemi, genellikle öyle sanıldığı gibi, davranışlarda yüzeysel bir değişiklik değil, aksine, kişinin kendisine ve duygularına karşı yeni bir perspektif yani tutum değişikliği kazanmasıyla bir değişiklik meydana getirir.

Paradoksal Niyet, evrensel anlam boyutunda kendi eksikliklerimizin farkına varmamızı sağlar. Kendi kendine, “Tamam, eğer kapımı kilitlemediysem, açık kalsın, sonuna kadar açık kalsın, böylece hırsızların alayı içeri girip beni kör etsin ” diyebilen bir kadının tüm mülklerin ve maddi değerlerin geçici olduğunu sezmesi örneğinde olduğu gibi. İnsanların dünya ve zaman içinde birer toz parçası ve sonsuz bir evrende her türlü hazinenin önemsiz olduğu nazikçe sezilir. Sırıtarak patrona, bir kova dolusu terle, ya da onu kekeme bir gevezelikle bombardıman ettiğini hayal eden bir adam, patrondan daha büyük bir otorite olduğunu ve patronun sadece bir insan olduğunu idrak eder.

Fobik, obsesif kompulsif hastalar, fark ettikleri ayrıntıları büyük bir öneme sahipmiş gibi gören çarpık bir bakış açısına sahiptir, Ancak, onlara daha uzak görünen büyük hedefler, görünüşte ulaşılamaz oldukları için onlara önemsiz veya uğraşmaya değmezmiş gibi görünür. Bu tür hastalar, yüksek binalardan aşağı bakan ve yakınlarında uçan kargaları dev canavarlar olarak gören ama, aşağıda sokaktaki kamyonları da oyuncak sanan çocuklar gibidirler. Sabah tuvaleti karmaşık bir törene dönüşür, işe gidişlerdeki otobüs yolculuğu da ürkütücü bir yolculuk haline gelir, zorlayıcı düzen gereksinimi nedeniyle çalışmak muazzam bir zaman alır, bir iş arkadaşının ters bir sözü gözyaşı seline neden olabilir. İşte bu, nörotiklerin küçük dünyasıdır. İnsan ruhuna sürekli meydan okuyan dış dünyanın onlar için pek de önemi yoktur.

Paradoksal Niyet yöntemi, ayrıntıları uygun olduğu yere geri yerleştirir. Sabah tuvaleti sırasında, “vücudunun her yerinde bulunan bu milyonlarca bakteriyi kızdırmamak adına su sıçratılmamalıdır.” “Otobüs yolculuğu, kaybolan sabah uykusunu telafi etmek için ne de güzel bir baygınlık nöbeti imkânı sağlar. Çalışma arkadaşlarının sözleri siktir edilebilir.  

Bu abartmaların ortaya çıkardığı gerçek, duygusal tepkilerimizi bizim için önemli olan şeylere yöneltmek yerine değerli vaktimizi böyle ipe sapa gelmez şeylerle harcamanın gülünçlüğüdür. Bir tutum değişikliği yaşamadan, dikkatimizi küçükten büyüğe yönlendirmeden, Paradoksal Niyet yöntemi başarılı olamaz. Bu nedenle, bu yöntemin vurgusu, birçok psikoterapist tarafından birçok varyasyonda kullanılan paradoks tekniği üzerinde değil, “niyet” kelimesi üzerinedir.

Deneyimli bir evlilik danışmanı “İnsanlar çelişkileri sever” dedikten sonra, bana birçok çifte ayrılmalarını tavsiye ederek onları bir arada tuttuğunu anlatmış ve devam etmişti: “Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür”, “Kalmak zorunda kalırsa, o hep gitmek ister”, “Eğer oradaysa geri dönmek ister”. Meslektaşımın sözlerinde bazı gerçekler var, ancak o paradoksu sadece bir teknik olarak uyguladı. Bir keresinde ben de saatlerce kocasından şikâyet eden bir kadına paradoksal bir yaklaşımla: “Kocanız gerçekten de Tanrı’nın yarattığı en sevimsiz, beceriksiz ve kötü adamlardan birisi olmalı” diye karşılık verdim. Şikayetlerini hemen durdurdu ve aniden kocasının bazı iyi yönlerinden bahsetmeye başladı. En temel fark, sözlerimin ciddiye alınır olmadığını bilmesi ve abartılarımla, eşine karşı içsel tutumunu düzeltmesi ve kocasının küçük hatalarını orantısız bir biçimde büyütmemesi gerektiğini yönünde nazikçe uyarılmış olmasıydı. Ayrılmalarını tavsiye etseydim, bu fikri ona cazip de gelebilirdi. Mekanik bir teknik, işe yarayabilir veya çalışmayabilir, ancak, bir kişinin bir bakış açısı kazanmasına yardımcı olacak bir tutum değişikliği her zaman bir kazanım sağlar.

Logoterapi ilk ve açık ara uzun bir zamandır tutum modülasyonunun önemine vurgu yapan tek psikoterapi yöntemiydi. Vurgu o kadar güçlüydü ki, tutum değerlerinin psikoterapide kalıcı bir yer almasını sağlandı. Tutumların ele alınması, psikolojik semptomları normale döndürmeye yönelik bir terapi planında odak noktasıdır. Önemsiz ayrıntılara ( fobileri ve obsesif kompulsifler) takılmadan daha doğru bir ifadeyle, önemsizi mizahi bir biçimde görmezden gelmeye ve böylece hayattaki anlamlı şeylere kapı açan tutum değişikliği, Logoterapinin insan tanımına yaptığı vurgunun tipik bir uygulamasıdır.  

İç Diyaloglar

Paradoksal Niyet yöntemi DNA’sında yer alan diğer bir özellik de iç diyaloglardır. Psikoterapide, “kendini bil” çağrısı bilinir ve herkes tüm sorunların kendini bilmekle çözüleceğini düşünmüştür. Ancak bu çağrı susturuldu, çünkü, öz-bilginin kaygan bir kavram olduğu ortaya kondu ve psişik boyutun derinliklerinde ne kadar çok kanıt bulunduysa, orijinal coşku da bir o kadar kayboldu.

Bu arada, Logoterapi, pek de fark edilmeden benliğe ilişkin daha kapsayıcı bir yaklaşım sundu: benliği anlamaktan ziyade, benliğin neye yönlendiğinin önemine vurgu yaptı. Bu yaklaşım daha iyidir çünkü, eylemseldir ve sonuçları, “gizli güçleri” ararken bilinçaltını ve bilinçaltını keşfettiğimizde kurbanı olduğumuz yorum ve fantezilerden daha somut ve elle tutulur şeylerdir. Anlamlı bir iç diyalog benliğin kontrol altında olduğu bir tinsel boyutun var olması, yani gizli güçler tarafından kontrol edilen psişeden ayrı bir boyut olmasıyla ancak mümkün olur. Bu insan görüşü, insanın kendisinden uzaklaşabilme yetkinliğinin keşfi ile mümkün olmuştur.

Paradoksal Niyet tekniğiyle tin ve psişe arasında kurulan bir iç diyaloga bir örnek; morali bozuk, bir hasta depresif olarak uyandığında kendi kendine homurdanır “Günaydın”. “Devam et, günümü mahvet. Bakalım başarabilecek misin, göreceğiz? Ama biraz çaba sarf etmen lazım, öğle bu çocuk oyuncağı deme”. Bir başka hasta, bir fincan kahveyi düşürdükten sonra kendi kendine, “Artık sinirlenmek için iyi bir nedenim var,” diyecektir. “Her zaman sebepsiz yere sinirlenirim, şimdi haklı olduğum için öfkemin tadını çıkarabilirim!” Benlikle yapılan bu tür kısa diyaloglar, paradoksal bir biçimde amaçlanan olumsuz ruh halini hemen yatıştırır.

Kural olarak korkulan sonuçlardan ziyade, korkunun kendisiyle içsel bir diyalog geliştirilmek yoluyla kendilerini korkularından kurtaran hastalarım oldu. Ancak bazı fobiler o kadar belirsizdir ki, sonuçları bir sis veya belirsiz tehditler içinde gizlidir. Bu gibi durumlarda hastalarıma: “Bugün korkumu dünyanın neresinde bıraktım? Onu bir yerde kaybetmiş olsaydım ve bir daha bulamasaydım çok kötü olurdu. O kadar uzun zamandır sadık bir yoldaşımdı ki, onu çok özleyeceğim.” iç diyalogu gerçekleştirmesini öneririm.

Hastaların “domates gibi kırmızı kesilmelerini” istemek veya belirsiz korkulara bile karşı koyabilmeyi sağlayan, paradoksal olarak tasarlanmış bir iç diyalogdur. Kendinden uzaklaşma kapasitesi olmadan, kişinin kendisiyle diyalog kurması mümkün değildir.  Aynı kişinin zihinsel ve psikolojik benliği arasında algılanabilir bir mesafe yoksa kim kiminle konuşabilir?

Kendinden uzaklaşma, Logoterapinin temel kavramı olarak Paradoksal Niyet yöntemini üretmiştir, çünkü bu yöntem benlikle gerçekleşen terapötik bir diyaloğun yüzde doksanını kapsar. Bu meşruiyet, paradoksal niyet ve benzer yöntemleri kullanan ama kökenleri ile ilgili bir sahiplik üstlenmeyen yaklaşımlar tarafından ortadan kaldırılamaz.

Mizah

Paradoksal Niyet’in, Logoterapinin bir çocuğu olduğunu tanımlayan üçüncü DNA özelliği, psikolojik bir volkanik patlamaya benzeyen semptomları alay konusu yapan mizahtır. Sadece nadir hastalar, durumlarının trajedisini görmek ve paradoksal formülasyonların komik yönlerini takdir etmek için yeterli mizah anlayışına sahiptir. Ancak, trajedinin gerisindeki mizahı bir kez sezdiklerinde, gülmeye başlarlar ve devam ederler. Kendilerine, korkularına ve zorlamalarına, paradoksal niyetlerine gülerler; bu sağlıklı bir gülmedir.

Oldukça toplu bir kadın, “Trenle seyahat edemiyorum,” dedi. “Her zaman yanlışlıkla arabanın kapısını açıp düşeceğimi düşünüyorum” Ona paradoksal bir şekilde niyet ederek sordum. “Neden ara sıra kapıyı açıp birkaç kez düşmek istemiyorsun? Kiloları azaltmanın belki de en iyi yolu biraz yuvarlanmaktır -muhtemelen yeterince egzersiz yapmıyorsunuzdur- trenden düşmek büyük bir fırsat olabilir, çünkü o zaman tekrar treni yakalayabilmek koştuğunuzda için o ekstra kilolardan nasıl kurtulacağınızı görürsünüz!” Kadın güldü ve bir sonraki seansımıza geldiğinde hala gülüyordu. “Sonunda bir trene bindim,” diye ekledi, “ve kapıya her baktığımda kilomu düşürmek için çılgın reçetenizi düşünmek zorunda kaldım ve korkum uçtu gitti. Bu saçmalık…” gülmekten sözlerine devam edemedi. O zamandan beri trenle seyahat ederken hiç zorluk çekmedi.

Mizahın önemi hangi insan doğası teorisinden türetilebilir? Sadece bir tanesini biliyorum- Logoterapi tarafından açıklanan, haz ve acıya değil, anlama (ve saçmalığa) yönelik özel olarak insani bir boyutu tanıyan insan doğası kavramı. Mizah, saçmalıktan anlamın belirginleşmesini sağlar. Sözü edilen hasta, benim “saçma” sözlerimdeki daha derin anlamı mizah sayesinde fark edebildi. Bir fıkraya güldüğümüzde, anlamsız sözcükler dizisine değil, anlamsızlığın ardında algıladığımız anlam çekirdeğine güleriz, fıkrayı “anlarız”.

Paradoksal niyet mizahi olmalı, yoksa tehlikeli bir öz telkin haline gelir. Hasta, paradoksal olarak niyet etmek yerine, kendini trenden atmayı teklif etseydi ne olurdu bir düşünün! Mizahın kullanımıyla paradoksal niyet, insan ruhunun anlam boyutunun bir parçası haline gelir ve böylece Logoterapinin kaynağına yaklaşır. Mizah sadece Logoterapinin bir DNA özelliği değil, aynı zamanda onun ayırt edici özelliğidir. Semptomlarına gülebilenler onların üstesinden gelebilmişlerdir. Hastalıklarından ve duygusal işkencelerinden etkilenmeyen tinin kanatlarında taşınırlar.

ELISABETH LUKAS, Ph.D., International Forum for Logotherapy, 1982, XV, 20-25.

   

Leave a Reply

Resize text-+=