Oturum Aç

Kaydol

Hesap oluşturduktan sonra ödeme durumunuzu ve onayı takip edebileceksiniz.
Kullanıcı adı*
Şifre*
Şifreyi Onayla*
Ad*
Soyad*
E-posta*
Telefon*
İletişim Adresi
Ülke*
Occupation*
*Hesap oluşturmak, Hizmet Şartlarımızı ve Gizlilik Bildirimimizi kabul ettiğiniz anlamına gelir.
Bir sonraki adıma geçmeden önce lütfen tüm hüküm ve koşulları kabul edin

Zaten üyemisiniz?

Oturum Aç

Oturum Aç

Kaydol

Hesap oluşturduktan sonra ödeme durumunuzu ve onayı takip edebileceksiniz.
Kullanıcı adı*
Şifre*
Şifreyi Onayla*
Ad*
Soyad*
E-posta*
Telefon*
İletişim Adresi
Ülke*
Occupation*
*Hesap oluşturmak, Hizmet Şartlarımızı ve Gizlilik Bildirimimizi kabul ettiğiniz anlamına gelir.
Bir sonraki adıma geçmeden önce lütfen tüm hüküm ve koşulları kabul edin

Zaten üyemisiniz?

Oturum Aç

Değiştirilemez bir Kader ve Acıya rağmen
Dolu Dolu bir Yaşam

Hepimiz hayatımızın anlam dolu olmasını isteriz. Ancak, işler yolundayken pek de yaşamımızın anlamı olup olmadığını sorgulamayız. Ne zaman ki işler ters gitmeye başlar hemen sorgularız?

Nedir bu başıma (başımıza) gelenler!!!,

Neden ben (biz)?

Haksızlık bu!!!

Bir felaket, trajedi, değiştirilemez bir kaderle karşılaştığımızda ilk cevap vermemiz gereken konu: başımıza gelen karşısında hayıflanmak mı yoksa yaşama koşulsuz olarak dört elle sarılmak mı olacaktır? Bu soruya tüm benliğimizle vereceğimiz cevap yaşamımızın anlamlı olup olmadığının da yanıtı olacaktır.

Aklıma yedi yaşlarında lösemiye yakalanan çocukları olan bir çift geldi, çocuklarını özel bir tedaviye rağmen teşhisten 3 yıl sonunda kaybettiler. Ancak, anne babaya sorarsanız bu süre otuz seneye denk, bunun da sebebi yaşadıkları zorluklar değil içten ve derinlikli ilişikleriydi.

Çocukları kendini güçlü hissettiğinde okula, zayıf hissettiğinde oyun parkında akranlarını seyretmesi için parka götürüyorlardı.

Çocuklarının odasının yarısını pek çok istasyonu, tren rayı olan model tren sistemiyle donatılar. Ayrıca çocuklarının hayallere dalacağı düzenli masal okuma faaliyetleri düzenlediler. Bir de çok zayıf kollarla da çok güzel tınılar çıkartan bir ksilofon aldılar.

Tüm bu yapılanlar ve yaşananlar küçük çocuğun yaşamı aninden sonlandı diye anlamsız mı?

Anne ve babanın sezgisel cevapları, yaşanan onca acıya, sıkıntıya karşı gecen o kısa ama çok derin deneyimlerin son derece anlamlı olduğuydu.

Özünde, insan olan hepimizin sezgisel olarak bildiği bir gerçektir bu. Hayatın uzunluğu ve sunduğu hazlardan dolayı değil, adanan şeyin sağladığı içerik sebebiyle anlamlı olduğudur. Buradaki kilit kelime, eylem “yönelmek ve adanmak” olduğudur.

Kısaca, koşullardan bağımsız, adanılan bir dava, sevilen bir kişi, üzerimizde beğenmediğimiz ve değiştirme yürekliği gösterdiğimiz bir davranış anlamlıdır. Anlam, ancak ve ancak kendi dışımıza yönelerek, öz-aşkındalık içinde gerçekleştirilir.

Bir felaket, değiştirilemez bir kader yaşanan kişilere İpucu

Başına bir felaket mi geldi, değiştirilemez bir kader mi yaşıyorsun?  Bu durumda neden ben/biz? Nedir bu abuk sabukluk, anlamsızlık demeden lütfen sakin bir kafa ile şu soruyu kendine sor: “Bu başıma gelmiş olan kader, trajedi karşısında sadece benim tarafınızdan yapılacak ne var? Bunlardan hangisini yapmakla sorumluyum? Bunun cevabını bulduğunda belki acın ortadan kalkmayacak, ancak, hayata coşkulu bir evet diyecek ve kendini var edeceksin. Yaşamın anlam kazanacak. Tarihi değiştireceksin.

Elisabeth Lukas “Stillness & Concentration” kitabından alıntıdır p.7-8

Leave a Reply

Resize text-+=