Oturum Aç

Kaydol

Hesap oluşturduktan sonra ödeme durumunuzu ve onayı takip edebileceksiniz.
Kullanıcı adı*
Şifre*
Şifreyi Onayla*
Ad*
Soyad*
E-posta*
Telefon*
İletişim Adresi
Ülke*
Occupation*
*Hesap oluşturmak, Hizmet Şartlarımızı ve Gizlilik Bildirimimizi kabul ettiğiniz anlamına gelir.
Bir sonraki adıma geçmeden önce lütfen tüm hüküm ve koşulları kabul edin

Zaten üyemisiniz?

Oturum Aç

Oturum Aç

Kaydol

Hesap oluşturduktan sonra ödeme durumunuzu ve onayı takip edebileceksiniz.
Kullanıcı adı*
Şifre*
Şifreyi Onayla*
Ad*
Soyad*
E-posta*
Telefon*
İletişim Adresi
Ülke*
Occupation*
*Hesap oluşturmak, Hizmet Şartlarımızı ve Gizlilik Bildirimimizi kabul ettiğiniz anlamına gelir.
Bir sonraki adıma geçmeden önce lütfen tüm hüküm ve koşulları kabul edin

Zaten üyemisiniz?

Oturum Aç

Hayaller Gerçek olabilir

İnsana o en muhtaç olduğu an güç veren nedir?

Tanıştığım, birbirinden bağımsız evli bir çift ile bir kadının ortak yanları karşılıksız kendilerini bir çocuğun yaşamına adamak ve bu adanmışlık sonucu güçlenmiş olmalarıydı. Bunun dışında ortak bir özellikleri yoktu. İlk örnekteki çocuk ölmek üzereydi, diğerinde ise tekrar yaşama dönen bir çocuk.

Seçim yapabilmek” ve “adanmışlık” asıl iksiri üretir ve şifa sanatıyla birlikte yenilmez bir ekip olup umudu besler.

Umut “mucizelerin olacağına” inanmak olarak da tanımlanabilir, rasyonel düşünceyle açıklanamaz. Gerçek umut dünyevi bir “mutlu son” anlamına gelmez, daha ötesinde aşkınlık boyutuna uzanır.

Gerçekçi, rasyonel olmanın ötesinde umut dolu olmak, aşkın boyutta sezilen değerlere, anlama yönelmek demektir.  Otto Heinrich Kühner bakın bunu aşağıdaki hikâye ile ne güzel anlatmış.

Bill genç bir adam, kör olan Bob’un koluna girmiş onu yürüyüşe çıkarıyor. Bob’da Bill’e hikâyesini anlatmaya başlar:

Gençken pilot olduğunu ve Miami’den Brezilya’nın Permambuco şehrine uçarken bayan bir yolcunun valizine gizlenen patlayıcının ateş almasıyla yaşanan felaketi detaylarıyla anlattı. Patlayıcıyı kadının valizine kocası yüklü bir mirasa konabilmek amacıyla koymuş.  

Bob: “Patlama sesini duydum, ardından uçak dönerek Atlantik okyanusa düştü. Uçakta yolcu, personel toplam 23 kişiydik. Düştükten sonra altımız hala hayattaydı. Ben patlamada gözüme giren cisimler nedeniyle kör oldum. Bu arada uçağın bir parçası suyun yüzeyinde yüzüyordu, ona yapıştık. Dört saat geçmeden aramızdan iki kişi güçlerini kaybettiği için kayarak düştüler ve boğuldular. Geriye kalan dört kişi olarak tüm geceyi bu durumda geçirdik.

Aramızdan r. Bernardes kendini tellerle bu yüzen parçaya bağladı. Güneş doğarken durumdan etkilenen ve çığlık çığlığa bağırıp çağıran bayan gücünü yitirdi, tutunduğu yerden kaydı ve suda boğuldu gitti. Yükselmeye başlayan güneş cehennem ısısı yaymaya başlamıştı. Telsiz operatörü Adam de bağırmaya, küfürler savurmaya başladı.  Adam, hepimiz hakkında bir şeyler söyleyip durdu. “Hepimiz susuzluktan boğulup gideceğiz ha dua etmişiz ha küfür fark etmeyecek hepimiz ölüp gideceğiz.  Ne lanetli bir durum suyun ortasında susuzluktan ölmek.”  Adam, içinde ne varsa hepsini bizle paylaştı. Son olarak da köpek balığı sürüsü tarafından nasıl saldırıya uğrayacağımız hakkında konuştu. Bu arada Mr.Bernardes hala tellerle bağlı durumda susuzluğa dayanamamış, orada can verdi. Adam, köpek balıkları benim canlı bedenimden önce onu ısırsınlar diye bıçağı ile Mr.Bernardes’in tellerini kesti ancak Adam da pek fazla dayanamadı.

Bob devam etti.: “Şimdi tek başıma kalmıştım ama hala ümidim vardı. Ne için bilemiyorum? Denizin ortasında, susuz ve kör olmama rağmen. Tüm bu başıma gelenin daha iyisi için olduğunu düşünüyordum.

İnsan rasyonel bir bakışla çıkış göremeyebilir, ama sezgisel olarak fark ettiği veya inandığı bir şeyler olabilir. Kişi bu inancına dört elle sarılmalıdır. Bu ona dayanması için gerekli gücü sağlayacaktır.

Susuzluk Bob’un zihnini bulanıklaştırmış ve bu durumda kendisini deniz suyu içerken bulmuş. Ancak, bir mucize, içtiği su tatlı su çıkmış. Bu da hayatının kurtulmasına neden olmuş. Ertesi gün bir Norveç balıkçı gemisi tarafından kurtarılmış.

Bill şaşırmış bir şekilde sordu: “ Okyanusun ortasında nasıl tatlı su olur ki?”

Bob: “Bunun nedenini daha sonra buldum. Okyanusa dökülen nehir suyu. Amazon nehrinin suyu, yağmur mevsiminde çok büyük miktarda denize dökülürmüş ve bu bir su koridoru oluştururmuş.

Bill sorar, bu durumda Adams’da sudan içseydi hayatta kalabildi değil mi?

Bob onayladı ve ekledi.: “Adams çok önceden ümidini yitirmişti ve köpek balıklarından aşırı korkuyordu. Ancak, tatlı suyun olduğu yerde köpek balıkları pek gelmez.”

Bir felaket, değiştirilemez bir kader yaşanan kişilere İpucu

Düşünün bir yukarıdaki dört kişiden biri olduğunuzu. Şu an başınıza gelmiş olanın da buradaki mecazi susuzluk ile sembolize edildiğini düşünün. Bu Çin işkencesinden beter olabilir. Ama, gene de içinde bir umut barındırmıyor mu? Burada ki kadın kazazede gibi davranıp (bağırıp çağırıp, isyan edip enerjinizi tüketmeyin) Mr.Bernardes gibi kendinizi bağlayıp, pasif bir duruş sergilemeyin. Bunların ötesinde, Telsiz operatörü Adam’ın tutumundan uzak durun, hayali köpek balıklarına yem olan. İlginizi Bob’un göstermiş olduğu o kadim bilgeliğe verin: Ne mutlu göremese dahi inananlara…

Elisabeth Lukas “Stillness & Concentration” kitabından alıntıdır p.17-21

Leave a Reply

Resize text-+=